Tiyatro Oyunu: Nora 2
Henrik İbsen’in yaklaşık 150 yıl önce yazdığı tiyatro oyunu “Nora, Bir Bebek Evi”nden, 150 yıl sonra, Lucas Hnath “Nora 2”yi yazıyor; ve terkettiği evinin kapısını çalıyor.
Henrik İbsen’in yaklaşık 150 yıl önce yazdığı tiyatro oyunu “Nora, Bir Bebek Evi” zamanının çok ilerisinde bir oyundur. Bir evlilik üzerinden kadının toplumsal konumunu sorgulayan ve bırakın yazıldığı dönemi, şimdi bile cesur tezleri olan bir oyun.
Muhtemelen narsistik kişilik bozukluğuna sahip bir kocanın zehir ettiği bir evliliği izleriz. Torvald toplumsal kabullerin ona sağladığı tüm avantajlarla evliliği çekilmez hale getirirken, tüm bunları eşine bir lütufmuş gibi görür.
Nora babasının ceberrut ve “koruyucu” tavrından sonra benzer ve şekilde kocasının ceberrut ve “koruyucu” tavrının tahakkümü altında kalır. Nora için her şey sağlanmıştır, dolayısıyla bunlardan dolayı minnettar olması gerekir. Aynı şekilde bu koruma kalkanının ondan istediği itaati göstermek zorundadır. Nora da uzun süre bu yanılsamayı kabullenmek zorunda kalır.
Nihayet bir kırılma anının tetiklediği kriz, oyunun sonunda dramatik bir sonla kapanır: Nora üç çocuğu ve Torvald’i ardında bırakıp evi terk eder: “Arkadan kapanan sokak kapısının sesi duyulur…”
Aradan geçen 150 yıldan sonra, Lucas Hnath “Nora 2”yi yazıyor; oyun çok çarpıcı bir iddiayla başlıyor: Kapıyı çekip giden Nora 15 yıl sonra geri gelir ve kapıyı çalar!
Lucas Hnath çok başarılı bir devam yazmış. Henrik İbsen’in Nora’sı, 15 yıl sonra döndüğünde gerçekten de evi terk ederken çıkan Nora olarak geliyor, bir anakronizm hissetmiyorsunuz. İlk oyunda Nora’ya gelebilecek muhtemel eleştirileri hâlâ umursamayan, nedamet getirmeyen, o eleştirilere karşı hâlâ dik duran bir Nora ile karşılaşıyoruz.
Bahçe Galata’nın sahnelediği “Nora 2”yi Ankara Sanat Tiyatrosu’nda izledim. Nora’yı Tülin Özen, Torvald’i Tansu Biçer oynuyor. Oyunda dadı Anne Marie (Nihal Geyran Koldaş) ve Nora evi terkettiğinde henüz bebek olan küçük kızı Emmy (Zeynep Çötelioğlu) de var. Oyunda Nora bu üç karakterle de yüzleşiyor.
Metni ve alt metni çok güçlü bir oyun. Bu yazıda odaklanacağım kısım, oyunda beni sarsan şey, Nora’nın bu üç karakterle yüzleşirken sergilediği açık ve dürüst tavır oldu. İnsana dair karanlık noktalara dokunan her edebi ürünün başarısı, eserin düştüğü ikilemlere bizi de çekmesidir. Nitekim Nora’nın yüzleştiği üç karakter de yer yer biz oluyoruz. Nora’ya dair gelebilecek üç kategorik eleştiriyi üç karakter üzerinden biz de yapıyoruz. Eleştiren karakterlerin eleştirilerine hak veriyoruz, Nora konuşmaya başladığında ona da hak veriyoruz.
Nora evi terk ederken üç kimlikle eleştirilerin hedefine yerleşiyor: Eş, anne ve kadın. 15 yıl sonra kapıyı çalan Nora’yı ilk karşılayan dadı Anne Marie oluyor. Nora Anne Marie ile kadın olarak yüzleşiyor. Toplumun bir kadından beklediklerinin doğurduğu eleştirileri seslendiren Anne Marie ve o beklentileri ihlal eden kadın olarak Nora.
Anne Marie Nora’ya “Senin bütün duygularını sonuna kadar yaşaman mı gerekiyor? Bak ben duygularımı törpüledim.” diyor. Toplumun Nora’dan beklentisi bu, duygularını törpülemesi; toplum istemiyor diye bazı şeylere katlanması ve çıkmazdaki bir evliliği toplumsal kabulleri yıkmamak için devam ettirmesi. Nitekim Anne Marie bunu yapıyor, “Kapıdan girdiğinde ilk olarak bana teşekkür etmeliydin, çocuklarını terk ettin, ben kendi çocuğuma değil senin çocuklarına baktım; sen çekip gittin ama senin ben kaldım.” diyor. Nora’nın cevabı çok net: “Benim çekip gittiğim evden sen de çekip gidebilirdin Anna Marie ama sen kalmayı seçtin!”
Torvald terk eden bir eşin neden terk ettiğinden ziyade ondan sonra mahvolan kendi hayatının hesabını soruyor. Torvald Nora’ya ardından bırakıp gittiğin toplum hesabı benden sordu diyor, benim hayatım altüst oldu diyor. Terk eden bir kadının neden terk ettiği üzerine düşünmek yerine terkedilen kocanın neler yaşadığına odaklanıyoruz. Torvald klasik bir narsistin empatiden yoksun, kendine hayran ve dünyayı kendi etrafında dönen birinin tepkilerini veriyor. Nora’nın cevabı yine net: “Sadece senin hayatın, hep senin hayatın yani; sadece sana ne olduğu, senin ne hissettiğin önemli öyle mi?”
Nora’nın yumuşak karnı geride kalan çocuklar. Belki en zor yüzleşmesi de burası. Kendi düştüğü kafese kızının da düşmesini istemediği için dünyayı değiştirmeye çalışıyor; evi terk ettiği 15 yılda yazdığı kitaplar çok satıyor. Evliliğin gereksiz olduğu, aşkı yaşamanın tek yolunun evlilik olmadığı tezini işliyor kitaplarında. Kızı Emmy’nin deyimiyle kim bilir kaç kişinin evliliğini yıkıyor. Bebekken terkedilen Emmy’e verebildiği cevap Nora’yı da pek tatmin etmiyor ama yine net: Evlenmek üzere olan kızına, senin istediğin her şeyi ben de istedim ama evlendiğimde bunun bir yanılsama olduğunu anladım, sen de bu duruma düşme istiyorum diyor.
Nora 15 yılda yazdığı kitaplarla çok para kazanıyor, istediği özgür ve yalnız hayatı kuruyor. Fakat 15 yılın sonunda Torvald’in onu boşamadığı ortaya çıkıyor. O dönem evli bir kadının eşinin rızası olmadan taahhüt altına girecek hukuki sözleşmeler yapamadığı için tüm kazançları gayri hukuki duruma düşüyor. Hayatına devam edebilmesi için boşanması gerekiyor ve boşanma başvurusunu Torvald’in yapması gerekiyor. Zira kadının boşanma talebinde bulunması için birçok neden öne sürmesi gerekiyor; şiddet, aldatma vesair kabul edilebilir bir neden olmadığında kadın boşanma talebinde bulunamıyor. Fakat erkek herhangi bir neden öne sürmeden boşanma talep edebiliyor.
Aslıda izlediğimiz yüzleşmelerin üçünde de Nora boşanma için yardım talep ediyor. İlk olarak Anne Marie’den yardım istiyor. Anne Marie bu yardımı reddediyor, neden olarak da toplumun kadından beklentilerini ihlal etmesini öne sürüyor.
İkinci olarak Torvald’den boşanma başvurusunu yapmasını istiyor. O da reddediyor, neden olarak da bir eş olarak Nora’nın evliliği yıkmasını öne sürüyor.
Son olarak kızı Emmy’den yardım istiyor. Emmy de terkedilmiş bir çocuk olarak yardım etmeye yanaşmıyor.
İşte bu noktada hikayedeki tek açık ve dürüst olanın Nora olduğunu görüyoruz. Evet bencilce boşanma için yardım istiyor. Nora ne toplumun talep ettiği nedameti getirmek için, ne evliliğini yeniden deneyip kurtarmak için ne de çocuklarıyla barışmak için geri dönmüyor; çok bencilce ve çok net bir şey için geliyor: Boşanıp hayatına geri dönmek!
Yardımı reddeden üç karakter de haklı oldukları noktaları öne sürerek bu yardımı reddediyor fakat üçünün de yardımı reddederken aslında öne sürdükleri nedenlerin değil, arka planda devam eden kendi bencil çıkarların olduğunu görüyoruz.
Anne Marie, Nora gittikten sonra hayatını onun çocuklarını büyütmeye vakfettiği için kaybolan yıllarının diyetini istiyor. Torvald Nora gittikten sonra herkesi onun öldüğüne inandırıyor ve toplumun şefkat çemberinin ona sağladığı itibarın yerle bir olmasından korkuyor. Kızı Emmy ise nişanlanmış ve öldü sanılan annesinin ortaya çıkmasının bu nişanı bitireceğinden korktuğu için yardımdan kaçınıyor. Öne sürülen toplumsal beklentiler, terkedilen mağdur eş ve terkedilen çocuk kaygılarının aslında bir paravan olduğunu görüyor. Paravnsız olan tek karakter Nora.
Beklentileri ihlal eden birini eleştirirken öne sürdüğümüz argümanlar esasen bir paravan işlevi görüyor. Doğrudan asıl nedeni cesaretle söyleyemiyor, toplumsal beklentileri veya kendi çıkarlarımızı perdeleyecek ortak kabullerin arkasına sığınıyoruz. İşte Nora bu duvarları yıkıyor.
Oyunun sonunda üç karakter de Nora’ya yardımı kabul ediyor. Anne Marie Nora’ya evliliğini kurtarması için yardım etmeyi teklif ediyor. Emmy, Nora için sahte bir ölüm belgesi düzenleyip sorunu çözmeyi vadediyor. Torvald boşanma başvurusunu yapıyor ve evrakı getiriyor. Nora üçünü de reddediyor.
Toplum istiyor diye evliliğini kurtarmayı, kızının nişanı bozulmasın diye sahte ölüm belgesini reddediyor. Gerekirse hapse girip her şeyini kaybetmeyi göze alarak Torvald’in verdiği boşanma evrakını almayı reddediyor.
Nora “Kendim halledeceğim!” deyip ikinci kez her şeyi ardında bırakıp evi terk ediyor, kapıyı çekip çıkıyor.