Sait Faik Hikaye Yarışması'nda finale kalan 10 kitabı değerlendirdim
Sait Faik Hikaye Armağanı’nın kısa listesi açıklandı. Finale kalan bu 10 kitabı okudum ve değerlendirdim.
Sait Faik Hikaye Armağanı’nın kısa listesi açıklandı. Her yıl başvuran kitaplar arasından 10 tanesi ödülden bir ay önce açıklanıyor ve Sait Faik’in ölüm yıldönümünde kazanan ilan ediliyor.
Geçen sene kısa listedeki 10 kitabı almış, bu bir aylık sürede okumuştum. Kazananı tahmin edemedim, benim favorim kazanamadı ama çok keyifli bir okuma süreci olmuştu. Bu yıl da tekrarladım ve farkında olmadan çok güzel bir gelenek başlatmış oldum, her yıl bunu heyecanla bekleyeceğim.
Geçen yıl paylaşım yapmamıştım ama bu yıl geleneğimi biraz daha geliştirip, ödüle açıklanana kadar okuyup her kitap için paylaşım yapacağım. Jüri üyesi olsam ben oyumu kime verirdim bunu açıklayacağım ve mevcut jüri kişi seçer tahminde bulunacağım.
Henüz vakit varken, siz de yapmak isterseniz kitapları paylaşıyorum. Ben kitapları kitapsepeti’nden aldım, en uygun oradaydı. 10 kitap toplam 350 TL’ye geldi.
Listeyi okumaya en genç yazardan başladım. Yaş sırasına göre ilerledim.
Kitaplar şu şekilde:
1) Anatomi Dersi, Ayşegül Devecioğlu (Metis Yayınları)
2) Bavula Sığmayan, Nermin Yıldırım (Hep Kitap)
3) Debbağ, Birgül Yansın Aslanoğlu (Hece Öykü)
4) Gençlik Güzel Şey, Ekin Kadir Selçuk (İletişim Yayınları)
5) Hiçkuşu, Melike Koçak (Can Yayınları)
6) Kışın Herkes Dürüsttür, Murat Çelik (Everest)
7) Korkma, Güzel Rüyalar da Var, Mehmet Can Şaşmaz (Yapı Kredi Yayınları)
8) Miyop, Doğan Yarıcı (Yapı Kredi Yayınları)
9) Mutedil Dalgalı, Ömür İklim Demir (Yapı Kredi Yayınları)
10) Ölümlünün Yaşam Fragmanları, Asil Çam (Ketebe Yayınları)
Kazanan Sait Faik’in vefat yıl dönümü olan 11 Mayıs’ta açıklanacak.
Ölümlünün Yaşam Fragmanları, Asil Çam
Asil Çam’ın üslubunu çok sevdim. Genç bir yazar, Ölümlünün Yaşam Fragmanları ilk kitabı. Hikayelerinde hayatın henüz her anlamda başında, okuldan yeni mezun olmuş, askerlik ne olacak, iş güç derdi vesair yirmili yaşlarını süren, bu dönemde her gencin yaşadığı meseleleri çok güçlü gözlemlerle hikayelerine zemin yapıyor.
Bulunduğu ortamı iyi gözlemlemek değerli bir yetenek. Edebiyatçı ise bunu aktarabilendir, kelimelerle ortamı oluşturmak ve yeniden yaratmak, karşındakine bu duyguyu geçirebilmek önemli. Asil Çam bu konuda çok yetenekli. Henüz kariyerinin başında ve çok genç, çok iyi metinler üreteceğine inanıyorum.
Gelelim yazarın üslubuna dair endişelerime. Asil Çam’ın hikayelerindeki orjinal tat bence otobiyografik anlatı olması. Kitabın ilk iki hikayesi ve son iki hikayesi deneysel bir üslup denebilir. Aslında genel anlamda üslubunda bohem ve deneysel bir hava var; bu deneysel üslup gözlem ve ifadelerindeki gücü örselemiyor fakat hikayelerin akışını etkiliyor. Hikayelerde anlatıcı doğrudan yazar, bu şekilde anlatılan hikayeler çok daha iyi akıyor. Eğer tercihini deneysel üsluptan yana kullanır veya kalemi o yönde evrilirse benim sevdiğim tat kalmayabilir, temennim geleneksel hikayeye yakın ve otobiyografik anlatıda kalması.
Tabi tüm tüm kitaplara benim sevdiğim hikaye tarzı açısından baktığımı belirtmeliyim. Bohem ve deneysel üslup sevenler için benim söylediklerimin tam tersi geçerli, bana hitap etmeyen bir dünya olduğu için ben kendi penceremden baktım.
Bu kitabın ödülle ilgili önemli bir hikayesi daha var. Yazar henüz basılmamış bir dosya olarak bu kitabı Yaşar Nabi Nayır Ödül Yarışmasına göndermiş. Jüri kitabı çok beğenmesine rağmen, yaş dolayısıyla değerlendirmeye alamamış.
Bu kitabın ve yazarın hikayesini şu açıdan da önemsiyorum. Bağlantılarla, tanıdıklarla, çevre ile edebiyat camiasına girmiş biri değil. Edebi kamunun tamamen dışında, bambaşka bir çevreden kendini göstererek gelen bir genç yazar. Edebiyatımızda edindiği yeri gerçekten yazdıkları ve emeğiyle edinmiş biri. En azından yola çıkışı bu şekilde, umarım hep bu şekilde devam eder.
Kışın Herkes Dürüsttür, Murat Çelik
Murat Çelik’in üslubu bana göre değil. İlk iki hikayesini okudum, kitaba devam etmeyeceğim.
Korkma, Güzel Rüyalar da Var, Mehmet Can Şaşmaz
Listede üçüncü okuduğum kitap Mehmet Can Şaşmaz’ın kitabı oldu. Şaşmaz’ın üslubu da benim sevdiğim tarz, otobiyografik hikayeler ve anlatıcı yazarın kendisi. Yazar psikolog, öykülerinde bunu izini sürebiliyorsunuz. Fakat ilk akla gelen haliyle değil, yani derin psikolojik tahlillerden bahsetmiyorum; daha ziyade hikaye konularının seçimi, yaşanan küçük anları yakalanmasında bir psikolog dikkatini görebiliyorsunuz.
Hikayelerde otobiyografik olduğu kadar gerçeğe yakın anlatıları seviyorum fakat eğer iyi anlatılırsa gerçekliği esneten hikayeleri de sevebilirim. Mesela kitaptaki bir hikayenin kahramanı bir yangından kurtuluyor, kendisini kurtaran itfaiyeciyi bulmak için çaba harcamaya başlıyor ve bunun için kendini Meriç Köprüsü’nde yakmaya kalkıyor itfaiye tekrar gelsin diye. Şimdi böyle bir hikayenin yaşanmış olması, yani çok ihtimal dahilinde değil. Her ne kadar memlekette daha absürt olaylar yaşansa da bu gibi olaylar birinci tekil ağızdan anlatılmaz. Fakat Şaşmaz’ın hikayeleri beni bu hikayede bile ikna edecek derecede samimi geldi. Normalde bu uçuk kurgu itici gelir ama Şaşmaz bunu çok sade ve olağan anlatmayı başarıyor.
Korkma, Güzel Rüyalar da Var benim için özel bir okuma oldu. Altını çizdiğim bazı satırlar bende uzun zaman iz bırakır. Şaşmaz takip ettiğim yazarlar arasında artık. Önceki kitaplarına bakacağım, yeni kitapları için de heyecanla bekliyor olacağım.
Jüri üyesi olsam, Asil Çam ile Mehmet Can Şaşmaz arasında çok bocalardım.
Mutedil Dalgalı, Ömür İklim Demir
Ömür İklim Demir, Muhtelif Evhamlar kitabıyla bilinen genç yazarlardan. Yine Kum Tefrikaları romanı üzerine de epey yazıldı çizildi. Mutedil Dalgalı kitabı da çıktığında gördüğüm bir kitap fakat alıp okumadığım kitaplardan biriydi.
Deneysel bir kurgusu var. Hikayelerde ara metinler, hikaye bütününden ayrı iç sesler var; kimi zaman bu iç sesler ve ara metinler, hikayelerle iç içe geçiyor. Yine hikayelerin dizgisinde de biçimsel özgünlükler var, bazı kelimeler, sesler farklı punto, farklı yerleşim ve mizanpajla ayrışıyor.
Mesela bir hikayede kahramanlardan birisi evde denizanası besliyor, anlatıcı hepsini anladık da neden evde denizanası besliyorsun diyor; burada araya denizanası girip kendini açıklıyor, sonra hikaye devam ediyor. Veya hikayenin kurgusunda yer tutan bazı belgeler, arşiv kayıtları vesair ara metinler olarak hikayelerin içinde yer alıyor.
Yazarın Türkçesini de beğendim. Güçlü bir tasvir yeteneği var. Ortam yaratmada başarılı. Fakat benim pek sevmediğim bir tarzı var, metinler belli noktalarda kapalı metinler. Ben bu tür kendi içinde derinleşen, anlaşılması zor kapalı metinleri sevmiyorum. Bu bohem ve kapalı üsluptan dolayı mesela listedeki kitaplardan biri olan Murat Çelik’in Kışın Herkes Dürüsttür kitabını tavsiye etmem, riske girmem ama Ömür İklim Demir’in kitabını tavsiye ederim. Bu bahsettiğim tarzı evet ben sevmiyorum ama sevenler için beğenebilecekleri bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Demir’in Muhtelif Evhamlar kitabını da almayı düşünüyorum. Takip edeceğim yazarlar arasına girer mi bilmiyorum, henüz genç ve iyi bir yazar, benim tarzım olmasa da başarılı bir yazar olarak devam edeceği kesin.
Gençlik Güzel Şey, Ekin Kadir Selçuk
Ekin Kadir Selçuk’un kitabı bir Ankaralı öğrenci kitabı. Yazar yaşıtım, aynı yıllarda Ankara’da üniversite okumuşuz. Haliyle bana tanıdık gelen çok şey, çok mekan, çok anı var. O yüzden kitabı sevdim. Her ne kadar benim yaşadığım Ankara ile yazarın Ankara’sı, hem dünya görüşü, hem politik tavır olarak farklı olsa da çok ortak nokta buldum. Barikat, Kıtır, Şişman filan benim çok fazla takılmasam da bildiğim mekanlar. Haliyle bir tanışıklık hissi oluyor.
Hikayeler otobiyografik, böyle olunca tabi hem okuması daha keyifli oluyor, benim sevdiğim bir tarz. Şimdiye kadar listeden sevdiğim kitapların özelliği yaşadıkları dönemin şahitliğini yapan yazarlar olmaları; hikayelerinin atmosferleri, dertleri, anlatış tarzları yaşadıkları çağa şahitlik ediyor. Bundan 50 yıl sonra bu yazarları, hikayeleri okuyanlar yaşadığımız döneme dair çok güçlü gözlemlere şahit olacaklar. Bu şu yüzden önemli, ben 20-30 yıldan geriye giden kitapları okurken, dönemin iyi yazarlarının gerçekten yaşadıkları döneme şahitlik ettiklerini fark ediyorum ve zaten bugüne kalan yazarlar bunlar. Dönemlerinin dışında yazanlar geleceğe kalmıyor. Deneysel anlamda çok az işin ömrü uzun oluyor. Bu meseleyi bu yüzden önemsiyorum.
Ekin Kadir Selçuk’un hikayeleri diğer iki kitap kadar beni çarpmadı fakat 2000’lerin Ankara’sında öğrenci olmak, akademisyen olmak, üniversite çevresi nasıldı, dertleri neydi şöyle bir bakmak için güzel anları yakalamış bir kitap. Büyük bir beklenti yaratmak istemem ama keyifli bir okuma olabilir, tavsiye ederim.
Nermin Yıldırım, Bavula Sığmayan
Nermin Yıldırım son yılların genç ve çok satan popüler yazarlarından. Ben romanlarını okumayı denedim, açıkçası tarzına nüfuz edemediğim için devam edemedim. Benim okuyabileceğim bir yazar değil. Bavula Sığmayan hikaye kitabı çıkınca heyecanla gidip hemen almıştım, romanları okuyamadığım için en azından hikaye kitabıyla yazara belki aşinalık kazanırım diye düşündüm. Fakat maalesef hayal kırıklığı oldu benim için, kesin karar verdim ki Nermin Yıldırım benim okuyacağım yazarlar arasında değil.
Fakat dediğim gibi, çok satan ve seveni çok olan bir yazar. Dolayısıyla çok olumsuz bir şey söylemek istemiyorum. Tarzını neden sevmediğime dair bir örnek vereyim, böylece meseleyi somutlaştırmış olalım ve kapatalım. Yazarın yaşadığı dönemin şahidi olmasını önemsediğimi söylemiştim. Mesela ben 1950’lerde geçen bir hikaye okurken o dönemi görmek istiyorum, o dönem insanların dertleri neymiş, kullandıkları kelimeler hangileri, neyi nasıl yapıyorlar gibi. Yıldırım’ın hikayelerinde kahramanlar, mesela bir manav “Amma da yaptın beybaba!” diye konuşuyor. Yani ben etrafımda ““beybaba” diyen birini hiç görmedim. Sadece Yeşilçam filmlerinde Hulusi Kentmen varsa orda geçer herhalde bu kalıp. Haliyle bana suni geliyor bu atmosfer. O nedenle sevmiyorum.
Debbağ, Birgül Yangın Aslanoğlu
Dört hikayesini okudum. Güzel hikayeler ama etkileyici gelmedi bana. Bir Debbağ’ın, bir ses dublajcısının hikayesini lineer olarak anlatıyor. Orjinal tasvirler, derinlikli tahliller filan pek göremedim.
Yazar edebiyat okumuş. Hikayeleri tanrı bakış açısıyla yazıyor. Bazı yerlerde mektepli bir edebiyatçı olduğunu anlıyorsunuz. Yani ne bileyim, sanki edebiyatçılar edebiyat okumayınca daha iyi iş çıkarıyor, çünkü bazı şeyler bilmeden yapılınca daha etkileyici oluyor, mektepliler kural dışına çıkamıyor, çıksa da pek başarılı olamıyor gibi geliyor bana. Fakat o kuralları bilmeyen biri dan diye giriyor mevzuya ve bambaşka bir şey çıkıyor ortaya.
Mesela bu seride 10 kitap arasında en sevdiğim iki yazardan biri mühendis biri psikolog.
Hiçkuşu, Melike Koçak
Melike Koçak’ın Hiçkuşu da benim sevdiğim tarz bir kitap değil maalesef o yüzden üzerine çok konuşamayacağım. Ben gözümde canlandıramadığım şeyi okumayı sevmiyorum, bu nedenle büyülü gerçekçilik akımına da bilinç akışı tekniği ile yazılmış metinlere de nüfuz edemiyorum, o türleri sevmiyorum. Hiçkuşu bu simgesellik ve imge yoğunluğu açısından beynimi patlatacak derecede fazla gelen bir üslup benim için. Hikaye isimleri ne demek istediğimi çok iyi anlatıyor, işte birkaçı: Gözde Yüzen Balık, Kuş Doğuran Karınca, Filtre Kahve İçen Serçe… Bana bu imgesellik çok fazla. Fakat bu tarzı sevenlerin sevebileceği bir kitap gibi görünüyor.
Anatomi Dersi, Ayşegül Devecioğlu
Miyop, Doğan Yarıcı
Eseri seçilen yazarlar arasında Ayşegül Devecioğlu ve Doğan Yarıcı en tanınan ve kitap sayısı fazla olan iki yazar. İki yazar da benim sevdiğim tarzın dışında, o yüzden çok bir şey söyleyemiyorum. Miyop’u okumadım bile, aşırı deneysel bir metin. Anatomi Dersi’nin ise ilk iki hikayesini okudum, devam etmeyi düşünmüyorum.
Ben jüri üyesi olsam ödülü kime verirdim?
Ben jüri üyesi olsam Asil Çam ve Mehmet Can Şaşmaz arasında kalırdım ama ödülü Korkma Güzel Rüyalar da Var ile Mehmet Can Şaşmaz’a verirdim.
Asil Çam henüz genç, üslubunun biraz daha zamana ihtiyacı var, hatta yazar da kendi üslubunu yeniden keşfedecektir bu zaman içerisinde. Kitabı değerlendirirken söylediğim gibi, bohem ve kapalı bir üsluba çok meyilli, belki de o yönde devam edecek, bilemiyoruz. O nedenle Asil Çam’ı nasılsa yine güzel kitaplar yazar diyerek bekletirdim.
Ödülü Mehmet Can Şaşmaz’a verirdim. Şaşmaz’ın üslubu oturmuş, daha mutedil bir tarzı var. Ne yapıp ye yapmayacağına aşağı yukarı karar vermiş bir yazar. Cümleleri, atmosfer yaratması ve ifade gücü başarılı bir yazar. İleride ismini sıkça duyacağımızı düşünüyorum.
Peki ödülü kim kazanır?
Ben ödülü Nermin Yıldırım’ın alacağını düşünüyorum. Fakat Ömür İklim Demir alırsa da şaşırmam. Tahminim bu iki yazardan birisinin alacağı, yüksek ihtimalle Nermin Yıldırım.
Bakalım kim alaca, heyecanla bekliyorum.